Biz İnsan Taşıyoruz

     Ne zaman evden dışarı çıksam bir yere gitmek için illa tekerleri olan bir şeye binmek zorunda olduğumu fark ettim. Daha önceden böyle bir şey dikkatimi çekmemişti çünkü, o zamanlar çorluda oturuyorduk ve çorluyu bilenleriniz anlar ne demek istediğimi orda bırakın taksi kullanmayı araba kullanmayı insanlar minibüslere bile sırf bir yerden bir yere giderken yorulmamak için, üşendiklerinden veya elbisem müsait değil falan gibi lüzumsuz sebeplerden dolayı talep ediyorlar veya hızlı ulaşım sebebiyle. Çorluda yaşadığım zaman zarfında minibüs’ü çok kullandım aslında bende diğer insanlar gibi ama nedense kim yürüyecek yaa gel şuradan atlar gideriz şeklinde cümleler kurulduğu için bindik her seferin fakat binmesek te çok az bir mesafe yürüyerek eve gidebiliyorduk ki gidiyorduk ta..
     İstanbul'a geldiğim zamandan beri daha hiç şuradan şuraya yürüdüm diyemedim. Aslında yürümeyi seven biriyim yürürken sıkılıyorum daralıyorum bazen sırtım falan ağrıyor çok yürüyünce fakat severim yani. Bir keresinde hiç unutmuyorum Can İstanbul’a geldiğinde o zaman İstanbul’da ilk senemiz buraya çok güzel bir kar yağmıştı, Bostancı köprüsünün orda e-5 te kalmıştık resmen minibüsler tıklım tıklım çok hayret ediyorum o minibüse minibüsün içinin son zerresine kadar nasıl doldurabiliyorlar vallahi büyük yetenek insanlardaki. Her neyse işte, baktık olacak gibi değil ben mi sordum Can mı sordu hatırlamıyorum da birimizden biri " yürüyelim mi adaş ? " şeklinde bir soru yönelttik ortaya ardından gelen " yürü lan durduğumuz kabahat " diyerek başladık biz e-5in kenarından o kar fırtınada yürümeye çok uzak bir mesafe değil bahsettiğim yer Küçükyalı-Bostancı arası işte ama kar var fırtına var soğuk falan var birde öyle düşününce baya zorladık ama güle oynaya gelmiştik eve kadar hiçte koymadı yani o yol. Sanırım tek uzun mesafem budur. Fakat bazen geceleri eve dönerken 3 4 5 civarı sabaha karşı minibüs yolundan eve kadar yürümek inanılmaz yoruyor bünyemi birde o saatte dönüyorsam mutlaka alkol vardır bünyemde öyle olduğumu bitsin şu yol artık yaa diye acı çektiğim zamanların sayısı çok fazla hatta daha dün böyle bir olay gene başıma geldi.Neyse burada bahsetmek istediğim şey bu değil aslında,anlatmak istediğim şey "Toplu taşıma" araçlarının benim gözümdeki yeri ve öneminden bahsetmek istiyorum.

     İlk olarak Araba : Arabalar her zaman ilk tercih sırasını alıyorlar bu yüzden aslında İstanbul’da trafik var. Fakat kimse kimseye sen niye araba alıyorsun kardeşim zaten her yer vızır vızır araba kaynıyor diyemiyor. Ben bu araba kullanma ve arabayla bir yere gitme olayını biraz (yaşıtlarıma göre) geç yaşta kavradım ve İstanbul gibi bir yerde öğrendim bu yüzden tabiri caizse trafiğe çıktığım an direk kendimi serseri bir minibüsçü veya çakal bir taksici gibi hissederek oturuyorum o direksiyon başında beni bu hale getirende maalesef İstanbul şartları ama şuna inanıyorum direksiyon başında show yapmıyorum yanlamak,gazlamak,makas atmalar falan bu tarz şeylerim yok adeta babam gibi kullanıyorum. En azından ben böyle düşünüyorum yani ki kullanışımı görenlerde gayet iyi kullandığımı söylüyorlar onlarda benim şahitlerim olsun. Arabalar daha samimi ve daha içtendir ama en çok kendine ait arabası olan şahıslar trafikte sorun yaşarlar.

     Taksiler : Bence taksiler can kurtaranlar gibidir. Uzak mesafe gitmeyeceksen birazda keyfi davranıyorsan ya da başka bir seçeneğin yoksa taksiden başka taksiler her zaman iyidir. Daha güvenilir ve direk adrese teslimdir sadece cebinde yeteri kadar paran olsun.Taksiye bindiğin zaman bilirsin yürümeyeceğini hiç tanımadığın bir adamla sanki senelik arkadaşınmış gibi gezer durursun. Kalabalık olarak bindiğim zaman taksiye bir muhabbet dönüyorsa arkadaşlarımla aramda hep şunu düşünürüm " acaba bu adam şimdi bizim hakkımızda ne düşünüyordur" ya da " yaptığımız muhabbeti nasıl algılıyordur şuan belki de bir şey söylemek istiyor ama banane bee diye söylemek istemiyor mu acaba falan diye düşünürüm yani şöyle söyleyeyim taksicinin beynindekini ben ondan daha çok düşünürken buluyorum kendimi. Taksiler çok samimidir fakat belli başlı kemikleşmiş standartları var. Mesela şoförün yanına oturan parayı verir,arabada sigara içilmez, istediğin kanal dinlenmez, şuradan buradan diye tarif etmek zorunda kalırsın, çok gezdirmesin lan fazla yırtılmayalım herife diye sürekli tetikte olursun, yanlış bir yerden girdiğinde ses çıkartamaz inemezsin araçtan falan gibi belli başlı şeyleri var bence. Eminim ki, hepiniz taksiyle ilgili milyonlarca anısı ve komik olayı vardır. Benimde çok oldu öylede amacım sadece araçları anlatmak o konuyu bir ara oturur muhabbetini yaparız güleriz :).

     Sarı Dolmuşlar : Bu sarı dolmuşlar toplu taşıma araçlarının arasında en asisidir en nazlısı en böyle Ben diyenidir burnu havada gezer bunlar biraz dışarıda gördüğünüzde dikkat edin bak böyle "çok asilim ben benim müşterim çok özel hahaaayt" diye giderler bir yerden bir yere. Taksinin abisidir bu sarı dolmuşlar, dışarıdan öyle gözükürler yani. Sarı dolmuşlar direk net bir para ile çalıştığı için direk paranı verirsin ve seninle birlikte o parayı veren insanlarla o dolmuşun içindeki insanlar artık böyle ailenin bir ferdiymişcesine samimi gelirler sana. Kafan ayıkken seni alır götürür eğlenir içersin sonra kafan güzel binersin seni belli bir yere kadar durmadan götürüp bırakır. İlk başta herkes gelsin öyle gidelim felsefesi güden bu dolmuş çok dosthane bir tavır sergiler etrafına karşı onu da bekleyelim bakın bir kişilik daha yer var burada şeklinde davranarak insanların kalbini kazanır. Kesinlikle taksi gibi bencil değildir yani. O koltuklarda oturması gerekenler gelene kadar bekler ve beklerler. Grup olarak hiç bindiniz mi bu sarı dolmuşlara bilemiyorum ama bir gece arkadaşlarımla birlikte resmen bir tane sarı dolmuşu biz doldurmuştuk işte o zamanlar daha da bir çok seviyor insan dolmuşu ve şoförü. O zaman gene böyle çakır keyif olduğum bir zamandı ve ön tarafta ben oturuyordum şoför Osman abi sanki yıllardır benim abim ve beraber bi taksim yapmışız da eve dönüyormuşuzcasına bir ortam vardı o dolmuşun içinde ve hiç unutmuyorum o mutluluğa ve sevinçe ben o akşam biraz şımarıkta eklemiştim ve resmen ön koltukta " Osman abim bu dansım senin için" diyip arka tarafa dönüp kolbastı oynamıştım. Hepimiz gülmekten geberiyoruz Osman abi güldükçe ben daha çok oynuyorum falan inerken artık resmen yalvardım abi gel bi çorba içelim bi yerde diye " dönmem lazım Berkay’ım" dedi." Abi büyüksün" dedim ve hatta Osman abim sağolsun araçtaki bayan arkadaşları da evinin önüne kadar bırakmıştı. işte böyledir sarı dolmuşlar abidir onlar yaa bencil değildir asla :)

     Minibüsler : Kendi adıyla bir araç bu kadar tezatlık oluşturur ya. Ben hiç bir minibüs'ün hakkateen mini olduğunu düşünmüyorum açıkcası. Çünkü, Kapı açıldığı anda önünüzde dışarı insan fışkırıyor resmen. Asla boş yer olmaz bırakın oturacak yer bulmayı nefes alabileceğiniz kendinize ait dudağınızın önünde bile boş bir alan bulmak çok zor oluyor bazen. Minibüsler ucuz bir ulaşım bedeli olduğu için halkın gözdesidir vazgeçilmezidir. Fakat minibüsçülerin bunun farkında olması ve resmen trafikte bir serseri gibi kullanması artık yardırganmaz hale gelmiş durumda. Minibüsçü, sollar,sağlar,ortalar,yanlar,fırlar,gazlar,ışıklarda fazla takılmazlar,müşterisine aşırı derecede aşık olduğu için onlar için heryerde durur fakat ayrılık zor olduğu için istediği yerde bırakmazlar, tornavidası olmayan kişileri minibüs şöförü mülâkatında bırakıyorlar zaten, araçlarına aşıklardır bu şöförler gerek müzik tesisatı gerekse binumum spor araba stickerlarıyla donatırlar, Direksiyonlarına yapıştırdıkları o mermerimsi mi diyim böyle parlak gri beyaz değişik bir anlamı olmayan kağıtlara hastadırlar,o kağıtlardan direksiyonunda olmayan minibüs şoförü ne halktan ne de diğer meslekşatlarından saygı görmezler zayıf kalırlar.Gençtirler ve asidirler kadın erkek yaşlı genç hamile engelli demeden her müşterisini kendi öz kız arkadaşı gibi görür ve hepsine "bak işte ben böyle asii araba kullanırım" mesajını vermekten katiyen çekinmezler. " arkadan vermeyen varmı ?", "evet ücretini uzatamayanlar bi zahmet" "Arkalara doğru ilerliyelim", " ablacım bak orda boş ver var" "otur şöyle abi polis var ilerde" eğil abi biraz görmesin polis" diye verdiği komutlarla o "dıptısss" diye kapanan kapıların içersinde hükmünü sürer. Kesinlikle trafikte yaptıkları bir aksilikte onlar hatalı değillerdir ve bunun böyle olmadığını anlatmak içinde problem yaşadığı kişi iki üç laf ile daha sonra küfür ile baktı anlamıyo direk şahsı döverek gayet güzel kendilerini ifade edebilirler. Sıcak kanlıdırlar onlar " tamam abla çıkmıyosa sorun değil" der yada " varsa bi şu kadar daha alıyım" diyerek paranın aramızda lafı yok maksadımız gezmek tozmak a dostlar" imajından ödün vermez. Sol üst taraflarında yakın mercekli bir yuvarlak ayna bulunur bunun maksadı hem boş yer varmı yokmudur hemde şu binen kız varya hani heh işte onu kesmektir. O kız tesadüfen ona baksın ve o onun bu bakışını yakalasın anında gazlar ve 5 saniyesini düşünmezler çok kral adamlardır bu aracı kullanlar. Kız arkadaşı gibi gördüğü her binen müşterisiyle "hız yapıyosun" şeklinde ve ya " yer kalmadı daha nereye alıyosun" tavrı gösteren kız arkadaşına (müşterisine) geri adım atmaz ekmek parası felsefesini yaratarak beyinlerde, gerçek bir anadolu çocuğu modeli sergilemekten kendini geri çekmez. Kavga eder, kızar bağırır küfreder ama ablacım abicim teyzecim şeklini asla bozmaz saygılıdır o kız arkadaşına karşı. İstediği yerdede indirir dönüp arkasına basmaz fakat kızgınlığını veya tribini vites atarken yada attıktan sonra vitesi o elini serbest bırakışı onun klasik bir tavrıdır. Bazı camlarının bilerek kilidi yoktur yada açılmaz falan sebebi tamamen müşterisini düşündüğü için camı acıpta sarkmasın dışarı kolunu bacağını çıkarmasın diye. Nefessizlikten geber fenalık geçir orda ama camdan sarkma ihtimalin daha tehlikelidir risk alınamaz. Sırf senin için birbirleriyle kapışırlar yolda asi ve sert tavırlarını diğer düşmanlarına gösterirler ama canları sıkıldımıda karşıdan geleni durdurur yolun ortasında doya doya muhabbet ederler arkadan korna çalan insanlar onları çok sinirlendirir ve tavırlarını gene vites değiştirerek gösterirler. Yanlarında oturan ( para akışını sağlıyan kişi) genelde onların kankalarıdır son model cep telefonu kullanır ve her daim konuşucak bir muhabbet onlarda mevcuttur. Güvenilirdir parayı sayar üstünü verir ve söz sahibidir. Eğer ki, şöförün hemen arkasında bir kız oturuyosa muhabbeti o kıza bakarak şöföre anlatırlar o kız onların olabilitesi en yüksek kız arkadaş potansiyelini taşılar. Genç iseler saçları yapılıdır o saçı yapmak emek ister sanat ister ve yürek ister. Kısacası minibüsler aslında mini değillerdir içlerinde kocaman bir dünya barındırırlar siz yeter ki yaşamasını bilin. :)

     Halk Otobüsleri : Bu toplu ulaşım aracının seninle hiç mi hiç bir alakası yoktur. " ben gidiyorum kardeşim geliceksen gel" tavrı vardır genelde. Seni beklemez ve seninle hiç bir konuda muhattap olmaz, çeker gider arkasından koşsanda bağırsanda artık o gitmiştir. Bir başka sevdaya yelken açmaktan başka şansın yoktur. Basarsın akbilini,pasonu gider oturursun yerine oturamıyosanda arkalara doğru ilerlersin hatta ilerlemek zorundasındır. Bu belediye otobüslerinin bazıları iki katlı bazıları extra uzun bazıları eski, bazıları yeni, bazıları özel olduğu için hep böyle prezervarif isimleri gibi olduğundan dolayı bindiğinde güvende hissedersin kendini. Bazılarının istikâmeti senin evinin önünden geçer ya işte en çok sevdiğin odur hepsinin içinde. Hepsinin kendine ait bir ismi vardır yada msn nicki tarzında 21U 14KS falan gibi bunlar daha çok memleketçi takılanlardır yani mesela tekirdağın plakası 59 ya onun gibi - bu otobüs nereye gidiyo ? - hangisi 21U mu ? - evet abi. - Uğurmumcuya gider bu. yani bu şu demek oluyo "ben uğurmumcudan başka bi yere gitmem arkadaş varsa yoksa orasıdır benim için ben uğurmumculuyum yaa benim toprağım orası arkadaşım sen ne diyosun " gibidir mesela anlatabildim mi ? :) yalnız bunuda böyle sormam çok gerizekalıca oldu hayır anlatamadın desen içinden vericek cevabım yok yani neyse konu dağıldı :) ne diyodum hah memleketçilik olayı, benim resmen aşık olduğum otobüsün nicki 17L dir. 17yim daha asi takılıyorum bu alemde istediğim saat kalkarım ben gibidir. Aynı zamandada askeri lojmana girdiği için böyle bir asker çocuğuymuşcasına etrafına naralarda bulunur.Sessiz sakin takılır ama yol boş olmaya görsün direk o içindeki 1 fast 10 firius tavrı doğar.Bastıkça basar gaza hele ki lojmana girmeye görsün. Lojmanda artık evinde gibi hissettiği için azami hız sınırı 30 olan lojman hudutlarında durakta birisini indirmek maksadıyla bile 30'a asla düşmez. Hiç bir çocuğa evde oynama git dışarda oyna orası daha güvenli diyebilir misiniz ? bunuda öyle düşünün işte. Hastasıyım 17L'nin kim ne derse desin kadıköyden beni alır sağolsun evime kadar bırakır hani utanmasa çekinmese üstümü bile örter yani eve girince. Tek derdi vardır 17L nin oda onun ikizi olan 17 numarayla karıştırılmak bazı yaşlı amcalarım teyzelerim veya yorgunluktan dikkat dağınıklığı yaşayan şahıslar tarafından L si gözükmez ve pendiğe giden otobüs zannedilip binilmesinin ardından küçükyalı sapağında birden ( en arkada oturuyosanız eğer) birden bi hareketlilik başlar otobüsün içinde, yanlış binenleri şurdan anlarsınız, ışıklarda küçükyalıya dönmek için bekliyen otobüsün içinde önce o yanlış binenlerin kafaları seri bi şekilde önce arkaya sonra öne sonra hızlıca sağa ve sola dönmeye başlar. Sanki otobüse binmeden önce bayıtılmış "Nerdeyim lan ben " diye bakarlar etrafına halbu ki 3 saniye önce yolu arabaları izliyodur falan. Sonra ilk olarak ona bakan ve mümkünse en yakın bir yandaş arar kendine " bu alemin tek fifisi benmiyim lan bir ben mi yanlış bindim buna yoksa? " diyerek. Eğer varsa öyle biri sırf ona sorup "bende sendenim merak etme" mesajı vermek için " ya bu pendiğe gitmez mi? diye bir atılımda ve kendini gösterme hareketinde bulunur. " Bilmem ki 17 değil mi yaa bu " diyerek etrafa sesini duyurur ve etrafını kesmeye devam eder. Benim canım türk halkım kalbi tertemiz olan asil türk kardeşlerim hemen duruma el koyar ve " siz yalnış binmişsiniz..." derken bu ümitsiz cümleyi asla böyle bir çaresizlik gibi bırakmaz ve problem halden kurtarıp çaresinide devamına ekler "siz bu durakta inin arkadan gelen zarttiri zurta binin onlar gider pendiğe" diyerek adeta gönüllere su serper. Bunu duyan ve genede dikkatsizliğini ve halk içindeki baskıdan dolayı kendini "salağım lan ben " pozisyonunda hisseden o tonton amcam ve garip elleri hamur hamur olan teyzem birden yerinden kalkıp sonra sanki onu bayıltan şöförmüş gibi "bu bana tecavüzde etmiştir" mantığıyla yavaş yavaş ama kendinden emin bir şekilde yanına kadar giderler çok yaklaşmaz ve uzun cümle kurmazlar. " Pendikten geçmiyomusunuz? " bu ürkek sorunun tek cevabı "bu 17L yanlış binmissiniz" dir. 5 dakika önce umut veren bir vatandaşın ardından şöförün onun dikkatsizliğini yüzüne vurması onun morelini bozar ve o bozuk moralle canı sıkkın bir şekilde iner otobüsten ilk durakta. Eğer, duraklarda hızlıca inen ve indiği gibi gelen arabalara bakan birilerini görürseniz lütfen o c'anım şahsı üzgün yorgun çaresiz ama umudu olan birisi olarak bilin. dip not eklemek istiyorum bu paragrafıma yukarıda tonton amca ve elleri hamur hamur teyze derken hepsi için demiyorum bazıları gerçekten adamın ciğerini alır içine badem koyar. bu dediklerim istisna karakterler :) işte böyledir belediye otobüsleride ağır abi gibi ama daha çok halktan birisi :)

     Özel Halk Otobüsleri : Bu otobüs şekli sanırım adından dolayı kendini farklı bir kefeye koyar. Ben diğerlerine benzemem sizler benim için çok ayrı insanlarsınız hepinizi tek tek çok seviyorum ben, benimde halktan taraf bi yanım var diye usulca sokulurlar insanlara. Bu tarz otobüste, şöförden çok muavin sıfatı taşıyan karakterler çok önemlidir. Otobüsü kullanda,parayı organize edende, içerdeki dağılımı sağlayan ve halkı birbirine yakın tutmaya çalışanda odur herzaman. Büyük görevleri vardır ve tüm tantanayı ya onlar çıkartır yada onlar çeker şöförleri her zaman objektiftir ve ne muavinle ne senle muhattap olmaz iki tarafıda dinler öylece. Sana bilet verir muavin ve sen kenidini özel zannedersin. Gerçi istanbuldaki otobüs muavinleri çakal oldukları için bilet vermiyolar aslında bunun suç olduğunu biliyosunuz demi ? yani o bileti almak zorundasın polis çevirse gösterin biletleri dese parayı verdiğine dair bir belgen yok elinde muavinde vermedi dese bi hak idda edemezsin yani herneyse konumuz şuç ve ceza değil şimdi o benim konum değil zaten zerre anlamam hukuktan da hukukçudan da :) bu kocaman otobüslerin (eğer ki boyunuz 1,94 civarınaysa) şöyle bir avantajı ve dezavantajı oluyor. Avantaj olarak, istediğiniz her yerden tutunabilir veya destek alabilirsiniz ani frenlere karşı dezavantajı ise normal kilonuz 90 civarındaysa ani bir frende resmen 200 kiloyu tutmak zorunda kalırsınız. Frende anlarsınız kimler akrabanız kimler karınız veya gay misiniz veya çocuğunuzun annesi hangi kadın adam falan gibisinden veya sizde birinin çocuğunu taşımak zorunda kalıyosunuz gibi durumlarda söz konusu malesef o yüzden otobüslere binerken durduğunuz alanı iyi belirlemeniz lazım mümkünse sırtınızı** camlı kısımlara verin :)) 200 kilo taşıma olayıda boyu yukarıya yetişmeyen veya sağdan soldan tutunamayan teyzelerin ve çocukların toplamı artı senin kilon falan yani :) neyse buda böyle bişi işte bencesi :)


     Vapurlar : Vapular her zaman elit kesime hitâp ediyoruz biz tavrı sergilerler ve nedense genelde hep genç çiftlerin ulaşım aracıdır. Bir kız bir kız arkadaşıyla vapurda gönlünce eğlenir. Bir erkek bir erkek arkadaşıyla rahatça muhabbet eder eğlenir. Ortamı daha samimidir manzaralıdır bir kere yani ötesi yok. Turistlik bir araçtır fotoğraf makinen varsa paso çek dur. Otobüste minibüste bunu yapanı görmedim ben herkes vapurda çıkartır fotoğraf makinesini. Martılar zaten en eğlenceli kısmıdır vapur anne ördek martılarda onun peşinden fotoğrafı çizerler her zaman vapurun tek dostu martılardır zaten. Vapurun anlamı direk karşı taraftır ya da adalar. Ama çoğunlukla karşı taraf. İnişleri binişleri en stresli olan toplu taşıma araçıdır kendisi. Ama binersin vapura hava güzelse gece gündüz farketmez oturursun dışarıda yaslarsın kafanı arkaya kaparsın gözlerini o rüzgar vapur sesi martıların kanat sesleri dalgaların sesi bütün yorgunluğunu alıp karşı tarafta harçaman için sana enerji verir. Evine dönerkende böyle bi mahmurluk çöker üstüne vapurda evet hadi eve gidiyimde uyuyim artık dersin. Bazen hüzünlenir bazen çok eğlenirsin gariptir vapurlar uzun bir yere seyahat ediyormuşcasına gider durursun. umarım bu salakça yazım sıkıcı gelmemiştir okuyan için. Ben yazarken bayaa eğlendimde artık başım ağrıdı ulan :) neyse Şuraya kadar okuduğun için teşekkürederim sevgili okurum büyük sabır ister bu kadar saçma yazıyı tek solukta okumak seni canı gönülden tebrik ediyor sevgi ve saygıyla selamlıyorum :))



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşlılar

Edokta Bir Kış Gecesi

NEDJİMA