Yaşlılar

     Birisiyle konuşurken ya da ben bir şey anlatmaya başladığım zaman genel olarak şöyle bir hissiyata kapılıyorum; şuan dinlediğim kişi benim söyleyeceklerini tahmin edebildiğim bir konunun içine girdi ve kurduğu her cümleyi çok iyi anlayabiliyor ve biliyorum. İşte bu yüzden konulara direk girmeyi severim. Ama bu sevgi, hep sevgi olarak kalacak bir duygu. Karşımda ki anlattığım şeylerden sıkılmaya başladı diye düşündüğüm an saçmalamaya ve dağınık cümleler kurmaya başlıyorum. Bu biraz yapısal bir durum. Her neyse konuya inceden gireyim ben.


     Ait olduğum terbiyenin yeteri kadar terbiyeli olduğuna eminim. Bu cümle çok terbiyeli biriyim ben dememin diğer bir versiyonu. O yüzden bu cümleyi daha çok seviyorum. Bahsedeceğim konu yaşlı insanlar ve onlarla yaşama gerçeği.. 

     Son zamanlarda işe gidip gelirken bindiğim toplu taşımaya denk gelen "yaşlı insanlar" ağırlıklı bir yazı olacaktır bu. Demek istediğim, (kesinlikle onlardan nefret etmiyorum) bazı yaşlı insanların çok fazla çakal olması ve çakal taklidi yapması benim pek hazmedemediğim bir durum. Hani yaşlılara yer vermek zorundayız ya gençler olarak benim işte tam olarak anlamadığım yer burası. Neden yer vermek zorundayız ? Çünkü onlar yaşlı ayakta durmazlar v.s .. iyi de arkadaşım hiç bir yaşlı kişiyi gidip evinden aldığımızı hatırlamıyorum. Bir tren istasyonuna, bir otobüs durağına ya da metrobüs artık. Neyse, illa belli bir süre yürümen gerekiyor. Hatta yolları da düşünürsek bayaa bayaa dağcılık falan bilmen gerekiyor. E sen bunca yoldan sonra niye gelip benim yerime oturmaya hak kazanasın ki! Yaşlı bir kişi ile benim yaşımda ki bir kişiyi karşılaştırmak istiyorum. Ben henüz çalışan 25 yaşında genç kitlenin içine girebilen biri olarak yaşlı bir insanda daha fazla yoruluyorum. Bir kere emekli değilim, hadi diyelim o da çalışıyor. O yaştan sonra o kişi oturarak iş yapıyor olmalı inşaatta beton karacak hali yok ya. Yani söyleyeceklerimi ön yargısız değerlendirmeni isterim. Ben o yaşlı kişiye göre daha fazla hayat mücadelesi vermek durumundayım. Hayatımı kurmak oluşturmak zorundayım. Bu yüzden daha fazla efor sarf ediyor daha fazla yoruyorum. E gün sonunda daha fazla yorgun oluyor ve bir yerden başka bir yere giderken biraz olsun oturuyor olmak benim de hakkım diye düşünüyorum. 




     Başımdan geçen bir hikayeyi anlatayım sana okuyan arkadaşım. Ben hikayeler anlatmayı severim sen dinlemek ya da okumak istersen tabii. Bir gün trende seyahat ederken yaşlı bir teyze her hangi bir istasyondan trene bindi. Yaşlı ve yer verilmesi gereken cinsten bir teyze. Bindiği andan itibaren hemen genç insanları tespit edip, "bana kimler yer verebilir acaba" ‘nın arayışı içerisine girdi. Ben o yaşlı teyze trene bindiğinden beri onun mimiklerini ve bakışlarını takip ettim. Gerçek anlamda kendisi “bakın gençler şuandan itibaren Adife teyzeniz trende ve sizlerden bir yer bekliyor.” Bakışları ile her bir genç insanın göz bebekleri de değil, göz merceği hatta o ters dönüyor beyne mesaj gidiyor falan ya oraya kadar keskin bakışlarını savurdu. Bir iki defa göz göze geldik. Bu tarz teyzeler ki özellikle teyzeler çünkü yaşlı amcalar burnundan kıl aldırmaz. Onlar “yaş yetmiş iş bitmemiş “ kafası yaşadıkları için yer konusunda bakışlarıyla ısrarcı değillerdir. Teyzelere nazaran. Fakat o teyzeler “ yaa be orospu çocuğu ben binmişim trene, otobüse beni görmene rağmen neden hala bana yol vermiyorsun ne kadar terbiyesizsin ne kadar ahlaksızsın sen.Göt.” bakışlarını umarsızca etrafa savururlar. Bu sefer sen rahatsız olursun “ lan ben çok göt bir adamım “ diye. 




     Aslına bakarsan yazıma çok ara verip yazıyorum. Hatta kimse okumuyor bile olabilir. Yazmak gerçekten çok rahatlatan bir şey kafanda ki cümleleri söylemek istediklerini hiç konuşmadan sesini duymadan bir yerde okuyor olman gerçekten farklı bir duydu imiş. Konumuza dönelim. Teyzeler… O yaşlı teyzeler… Bazıları gerçekten İstanbul hanım efendisi ama bazıları tam bir Çingene ruhlu. Bak tekrar söylüyorum beni sakın yaşlı insanları sevmeyen biri olarak görme. Hele beni hiç tanımadan bu yazımı okuyorsan, sakın öyle düşünme ayıp edersin kendine. Ben onları seviyorum ama günlük hayatlarında ki davranışlarını kendimce buradan eleştiriyorum o kadar. Hikayeme geri döneyim. 


     Göz göze geldiğim teyze etrafı keserken bir delikanlı ona yer verdi “ buyur teyze otur buraya “ dedi. Bu tarz teyzeler öyle adamlara tapar kul köle olurlar. Ben o teyzenin yer arayışını gördüğüm andan beri şöyle düşünmeye başlamıştım “ lan biz Çanakkale muharebesinde, cepheden cepheye mermi taşıyan yaşlı kadınlar ile kazandık bu memleketi, onlar yorgunluk nedir, ağrı nedir, uykusuzluk nedir bilmeden savaşa katıldılar bizim atalarımızla birlikte “ bu yüzden biraz milliyetçi duygularım böyle bir durumda kabardığı için yer vermedim o teyzeye fakat, o yer veren çocuk benden daha onurlu, daha gururlu büyüğünü küçüğünü sayan bir herif oldu. Tam yanımda oturan o eleman artık o teyze için bir ilah haline gelmişti. Sende biliyorsun ki, teyzeler onlara yer veren gençlere kuranı sıfırdan tekrar yazar okur ve üflerler. Çocuk yerini verdiği andan itibaren teyzenin ettiği duanın ve Allah gönderdiği duaların reçetesini ne sen, ne ben tutabiliriz canım okuyucu.








     Yazımı ufak ufak sonlandırayım, okumak seni sıkıyor olabilir. Daha devamı var aslında ama buraya kadar yazayım daha merak eder konunun daha detaylarını merak edersen kim olursan ol, ister hiç konuşmadığım biri, ister tanımadığım biri, ister benden nefret eden biri, ister beni takip eden biri. İster mesaj at ister mail ya da telefon aç ben konuşmayı anlatmayı seven biriyim. Uzun uzun anlatırım sana bu konuyu. Buraya kadar okuduğun için teşekkür ederim… 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Edokta Bir Kış Gecesi

NEDJİMA