" O çocuk "




8 Mart 2011, soğuk bir kış günüydü. Suratına tokat gibi vuran rüzgar bunca zaman beklemiş olmanın siniri ile sanki en çok sana gösteriyor şiddetini. Üst üste giyilen kazaklı, kışlık dolabı kokan,burnundan kıl aldırmayan, "ben erkeklerin hasıyım, soğuk bana işlemez" diye ince giyinen, tam teşekkürlü "kışa hazırım ben" diyen herkesi acımadan tokatladı rüzgâr.

Çok bekledi bu hava gelebilmek için ve sonunda geldi de. Şimdi bizden tüm hıncını ve bunca zaman biriktirdiği sinirini çıkartırcasına sokakta terör estiriyor. Hiç birimiz çıkamıyoruz sokağa evlerimizde onun sinirinin geçmesini bekliyoruz adeta.

O gün arkadaşlarımla dışarıda yemek yiyorduk. Bir ara dışarı sigara içmeye çıktım ve orada burnu akan, normal de kırmızı olan ama çok fazla güneş gördüğü için artık pembe tonuna yaklaşmış, şapkasının bir bağı diğerine göre daha uzun olan, suratı ağlamaklı, kara, zayıf sıradan görünen, bir dilenci çocuk karşıma geldi. Eğer dikkatli dinlemezsen sadece bir şey için dilendiğini anlıyor ve direk yok deyip geçiyorsun. Çünkü, sokakta ki dilencilere karşı aşırı derecede bir ön yargımız var. Zamanında çok fazla sömürüldüğümüz için, duygusal olarak çelimsiz, muhtaç gözüken ve bizden Allah rızası için bir şey talep eden birisine karşı direk kalın bir duvarımız oluşmuş. Bazen ise, sırf çıkar amaçlı " 5oo lira veriyim de başıma bir şey gelicek olursa bu verilmiş sadakam olsun" diye cüzî bir rakam ile o kişinin de aracılığı sayesinde kendimizi korumaya alıyoruz. Fakat tabii bu çok nadir en azından benim için böyle.

O çocuktan bahsediyordum.O çocuk tahminen 6 ila 10 yaşları arasında,kara,kuru bir çocuktu. Suratında takındığı ifade ya sürekli o rolü oynadığı için artık doğal bir hal almış veyahut gerçekten bir şeylere muhtaç bir durumdaydı.Fakat şöyle bir olgu daha var; çocuk dilenci gördüğümüz zaman paranın ona gitmeyeceğini aldığı parayı iadesiyle babasına annesine patronuna bilmem kimine vereceği için çocuk dilencilere bir şey vermekten kaçıyoruz. Burada ki amacımız hem çocuğu iç güdüsel olarak korumak ve acıma duygusu...

Dışarıda sigaramı içerken rüzgar ile birlikte önümde ki masanın karşısında geçti o surat ifadesini takındı ve bir şeyler mırıldanmaya başladı. Ne dediğini anlamakta çok zorlanıyordum çünkü, hem rüzgarın sesi hem araçların sesi bir de çocuğun kısık konuşması duymamı zorlaştırdı. " - ne anlamadım ? " diye bir daha sordum " - tüpümüz yok ağabi evde ısınamıyoruz bi tüp parası verir misin " diye gayet masum ve ikna edici bir şekilde tekrarladı söylediğini. Aklıma ilk gelen şeyi söylemek istiyorum ne yalan söyliyim " - vay ve havalar soğudu tabi ekmek yerine tüpten giriyolar artık konuya " dedim.Sonra çocuk cümlesini iyice bitirdikten sonra bir kaç saniye baktım suratına " gerçekten öyle ağabi " der gibi bakıyordu suratıma ama inanmıyodum o çocuğa çünkü ön yargım vardı hepsine. Elimi sol cebime attım tahminen 3 buçuk ya da 4 buçuk lira bozuk param vardı sol cebimde. Elimi attıktan sonra avucumun içine aldım tüm bozuklukları önce boyutlarından kaç lira olduğunu tahmin ettim ve sonra çocuğun suratına bakarak "- yok " dedim. Tabii bu "yok" 'u böyle direkt yok lan manasında değilde " sen sıradan bir dilencisin ve bende toplumda ki herkes gibi sana aynı cevabım veriyorum "yok"'uydu bu. Gene bir kaç saniye göz göze geldik cevap vermedi bende sustum ve bir kez daha " hadi be ağbi lütfen " dedi.Ve ister istemez ben gene "- alana kadar yapışacak " diye aklımdan geçirdim fakat çocuk durduğu yerde hareket bile etmiyordu.Durdu.Baktı. Ve bir tepki bekledi benden. Gayet gıcık bir şekilde, onun karşılaştığı her sıradan insan gibi davranarak kaşımı kaldırdım bu seferde " yok " manasında.

Bulunduğumuz ve yemek yediğimiz yerin camından içeri bakmaya başladı.Israr etmedi.Küfür etmedi.Camdan içeri bakarken ellerini vücudunun yanında birleştirmiş omuzlarını boynuna geçmiş bir yandan biraz titrek bir şekilde o dönercinin camından, içeride oturan olabildiğince ucuz ama kaliteli bol seçenekli farklı ya da doyalım yeter mantığı ile içeride kahkaha atan, muhabbet eden,kız arkadaşı ile sanki evindeymiş gibi sarmaş dolaş oturan, kalın giyimli cebimde illa bozuk parası olduğunu düşündüğü o çocuklara bakarak " öff ile off " arası bir şey mırıldandı. Bu mırıldanma üşüdüğünü ama orada o belli bir miktar parayı almak için durduğunu ifade ediyordu belki de ben öyle algıladım ama benim yerimde kim olsa o off ile öff arası kelimeyi böyle algılayabilirdi o çocuğa bakıp...

Böyle bir vicdan azabı yoktur sanırım.Böyle bir iç acıması...Tam avucumda ki bozuklukları parmak uçlarıma getirmiştim ki, bir anda yanımıza gelen cip tarzı arabanın şöför kapısına koştu, ben o sırada bıraktım paraları cebime tekrar ve içeri girmek için kapıya yöneldim.İçeri girdim fakat aklım o çocukta kaldı.Kendimi sadece bir kaç dakikalığına onun yerine koymayı denedim ve sadece denedim.Gerçekten muhtaç bir halde olsam ve gerçekten dilenecek durumda olsam insanları nasıl ikna ederdim kendime diye. Evet belki benim vereceğim 1 lira 50 kuruş ile o çocuk evine tüp alamayacak belki de ne tüpü çocuk o paranın 1 kuruşuna dahi dokunamadan birisine verecek ve gene soğuk bir oda da 4 5 kardeşi ve kader arkadaşı ile uyuya kalıp yarın gene sıradan bir gün başlamasını bekleyecek...

Çok mu çaresiz, çok mu acıyarak bakıyorum bu duruma çok mu duygusal, çok mu anlam yükleyerek yaklaşıyorum konuya bilemiyorum ama o çocuğa 50 kuruş en azından vermedim diye gecenin saat 3 buçuğunda bir vicdan problemi yaşadım ve saat öğlen 1, 2 den beri bu konu biraz düşündürdü beni. Açıkçası bir pişmanlık yaşadım. Ne benden 50 kuruş eksilse bir zarar görürdüm ne de o çocuk sadece benden 50 kuruş aldı diye o işi yapmaya zorlanacaktır. Zaten para alabilse de alamasa da bunu yapmaya devam ettirilecektir. Az önce bu yazımı yazarken şöyle bir karar aldım kendime bunu vicdan azabı olmaktan çıkarmak için en azından bir faydam olsun diye karnı açsa en azından günde sadece bir tanesine olmak üzere yemek alıyım ekmek arası bir şeyler mesela. Neyse bu fikir üstünde biraz daha düşünmem lazım çünkü bazen 2 kız geliyor o zaman da seçim mi yapmak zorunda kalacağım gibi faktörler var bunları iyi ölçüp tartıp ona göre hareket etmek gerek...


Bu yazımda sadece "o çocuk " olarak bahsettiğim karakter aslında hepimizin sokakta görüp çok fazla umursamadığı hatta dikkat etmediği ama soğukta buna zorlanan ve orada olmak zorunda olan ufak çocukları kapsar. Yaşlı kadınlardan, adamlarda, kör,sakat,v.sler den bahsetmiyorum.Yazımı özellikle sıkılmadan buraya kadar okuyana sesleniyorum. Lütfen en azından hepsine değil ama senin için birazcık inandırıcı olduğuna inandığın eli yüzü daha düzgün olan ya da ne biliyim işte sen onu görünce anlarsın zaten ne demek istediğimi de anlamışsındır o tarz ufak çocuklara o çocuklara en azından para yerine bir simit al ne biliyim bir şeker bir cips v.s gibi bir şeyler alabilirsin belki de para dan daha önemli olabilir o çocuk için o. çünkü o ve onlar her ne kadar bilmiş gibi konuşsa da büyüklerini taklit etse de daha çocuklar.


Teşekkür ederim ...



F.Berkay.A

Yorumlar

  1. Lütfen okurken dinleyin;

    Youn Sun Nah - Voyage

    Youn Sun Nah - The Linden

    Refractory feat.J.C.Sindress And Youn Sun Nah_-Road

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşlılar

Edokta Bir Kış Gecesi

NEDJİMA